Nilüfer AYDEMİR

Kırsal/ Taşra Eğitimi

“Yemen bizim neyimize? Şivan düştü evimize Bak yavrular yetim kaldı Güvenmeyin beyinize”   Geçtiğimiz hafta içimizdeki Afrika’lılar diyerek kendi halkına misyoner olanlara atıfta bulunmuştum.. Bu hafta da aynı konuda örnekler..

Kırsal/ Taşra Eğitimi

Yemen bizim neyimize?

Şivan düştü evimize

Bak yavrular yetim kaldı

Güvenmeyin beyinize”

 

Geçtiğimiz hafta içimizdeki Afrika’lılar diyerek kendi halkına misyoner olanlara atıfta bulunmuştum.. Bu hafta da aynı konuda örnekler ile devam edeceğim.. Lakin önce asıl hedefi tanımlayalım istiyorum ;

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası 2.madde de Cumhuriyet’in Nitelikliklerini şöyle açıklar;

 

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

 

Misyonerlerin hedefi o tam da bu tanım.. Bunun içinde her yol mübah! Biraz eskiye gidelim, bugün açlıktan ve yoksulluktan kırılan Yemen Osmanlı Devleti tebasıyken misyoner sözde tarikat şeyhi, şıhı..cemaat liderinin sözleri ile Osmanlı Askerlerini boğazlamakta sakınca görmedi.. İşte o günlerin akabinde sömürge olmanın bedelini ödüyor! Aynı senaryo bakın bizde nasıl işliyor..

 

Kırsal’da 80’li yıllarda başlayan iç ve dış göç furyası sonrası azalan nüfus akabinde okulların kapatılması ve taşımalı eğitim ile köyler kaderine bırakıldı.. O kader aslında oyunu kuranlarca baştan yazılmıştı. 6360 sayılı değişiklik ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile bir gecede 16 bin küsur köy ve bin küsur kasabayı mahalle statüsüne geçirildi.. Öğretmenini kaybeden, doktorunu arasa da bulamayan, hemşiresiz kalan…köyler bu kez mahalle olarak hizmetten yoksun bırakıldı.

 

O bazı küçük gruplar 442 sayılı Köy Kanunu kalkan o köylerin, artık mahalle muhtarları olan kişi/kişilerin akil insanı oldu.. Öyle ki köy sandıkları kalktığı için kaymakamlık izni veya dernek aracılığı toplanabilir hale gelen paranında kontrolünü ele geçirdi.. O küçük gruplar kamu gücünü de çıkarları için kullanmaktadır.. Her yerde satın aldıkları adamları veya kendileri gibi amaç birliği olan kişilerle birlikte hareket ederek kırsalda ikilik çıkarma peşindedirler.

 

Köylerde/mahalleler de kalan tuhaf bir kitle olarak tanımladığım bu gruplar “para her şeyi satın alır diyen para için her şeyi yapar” düşüncesinde hareket edenlerden oluşuyor.. Bilinmelidir ki; bu kişiler siyasi yapılanma rüzgarı ters esmeye başlayınca, yıllardır çatısı altına sığındıkları, oy verdikleri partileri ile teması kesmeden çeşitli vesilelerle en büyük muhalifi olan partinin il/ilçe başkanları ile temas kurmaktan da hiç çekinmedi/çekinmeyecekler de! Kırsala hizmet gelmesi gibi bir niyetleri hiç olmadı, olmayacak da!

 

Osmanlı Devleti aydınlar aracılığı ile duraklama devrine giren Osmanlı Devletin’de padişahın yani saltanat makamının geniş yetkilerini budamak için kolları sıvamıştı.. Çünkü “Suyu Arayan Adam” kitabında Şevket Süreyya Aydemir’in bahsini ettiği cehalet Yemen gibi pek çok toprağın kaybı ile sonuçlanmaktaydı.. Bugün parasını verenin aldığı topraklar, o günlerin yarım kalanının devamı! Bunu anlatmak zor çünkü bir reklamda

 

“eğitim şart”

 

Repliği vardı hatırlar mısınız? O eğitim olmadan anlatmak ve anlatabilmek zor..

 

Muhammet Nimet ÇAVUŞ’un kaleme aldığı Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (Yıl: 2021, Cilt: 8, Sayı: 2 – Sf. 186-206)’inde yayınlanan Taşrada Eğitim-Öğretim Faaliyetlerinin Başlangıcı ve Atatürk Dönemi Sonrasına Yansımaları (1876-1945) araştırma makalesinde;

 

“İkinci Meşrutiyet’e doğru köy eğitimi için ziraat eğitimi de önemsenmeye başlamıştır. 1892 tarihinde faaliyete başlayan Halkalı Zirâ’at ve Baytar Mektebi, özellikle II. Meşrutiyet Döneminde çiftçi eğitimi için önemli bir miras bırakmıştır. Köy eğitimi konusunda, II. Meşrutiyet Dönemi’nde daha ciddi girişimler görülmektedir. II. Meşrutiyet Dönemi’nde eğitim, köy insanıyla kurulan iletişimin belirleyici kaynaklarından biri olmuştur. Köy ve

köylüye ait meselelerin siyasette daha çok tartışıldığı görülmektedir. Aydınların gözünde de köylü daha belirgin hale gelmiştir. Bürokratların, siyasetçilerin ve düşünürlerin gözünde köylü, yönlendirilmesi gereken bir figür olmuştur. Ancak yaşanan sosyal ve siyasal dönüşümler köylü halkın devlete yaklaşmasını hala zorlaştırmaktaydı. (Akagündüz, 2020: 67)”

 

Kırsalın eğitimi önemli bir konu! Yukarıda yer alan sözleri lütfen dikkate alalım. Çünkü kırsal’dan çekilen öğretmen ve kapatılan okullar sonrası köylerde daha da artan /açılan kadın bedeni sömürüsü üzerine kurulu gazino adı verilen erkek egemen alkollü eğlenceye hizmet eden o yapılar; kırsalda kalan bir avuç kadını da baştan çıkarmaya yetiyor.. Çünkü çiftçilik geliri ya da esnaflık ile insani yaşam koşullarının sağlanması güç!

 

Bundan 50-60 yıl kadar önce bir basma fistana yoldan çıkan/çıkaran zihniyet bugün akıllı telefon için bunu yapabiliyor.. Çünkü o günün yoku ile bugünün yoku farklı.

 

Misyonerlik faaliyetlerini lütfen göz ardı etmeyin isterim ve artık kırsal için elinizi taşın altına koyunuz..

 

Son olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i her mahalleye bir kütüphane kuracağı için kutluyorum.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL