Nilüfer AYDEMİR Yazarlar

Ne Olacak Bu Ülkenin Hali?

“Savaş Barıştır Özgürlük Köleliktir Cahillik Güçtür” George Orwell’in 1984 kitabında sıklıkla tekrar edilen bu üçleme adeta son dönemimizin özeti gibi, ne dersiniz? Kandan beslenen ideolojiler, her an kapımızı çalaya hazır..

Ne Olacak Bu Ülkenin Hali?

“Savaş Barıştır

Özgürlük Köleliktir

Cahillik Güçtür”

George Orwell’in 1984 kitabında sıklıkla tekrar edilen bu üçleme adeta son dönemimizin özeti gibi, ne dersiniz?

Kandan beslenen ideolojiler, her an kapımızı çalaya hazır viral salgınlar, özgürlük düşüyle ülkemize akın eden mülteciler, sadece artan maliyetten değil ziraat fakültelerinin hocalarını dinlemekten kaçan çiftçiler… okulsuz, yolsuz, susuz…köyler, öldürülen kadınlar, cinsel istismara uğrayan çocuklar, şiddetin her türlüsünden nasibini alan hayvanlar,…bindirilmiş kıtalarla meydan dolduran politikacılar, zamlar… düzmece raporlar, adım adım inşa edilen “Korku İmparatorluğu”, sağır eden sessizlik… ve cihat bekleyen, kurtuluşu İslami devrimde görenler… tam bir ayrışma, kısaca böl parçala yönet!

Görünen manzara bu iken neden örgütlenemiyoruz?

Gelin buna cevabı 23 Mayıs 2022 tarihinde Çal İlçe Ziraat Odası ve PAÜ Çal Bağcılık Meslek Yüksekokulu işbirliği ile düzenlenen “Çiftçi Seminer Günleri” nin ikinci oturumu olan“Bağ Yetiştiriciliği” konulu toplantı üzerinden bakalım.  Prof. Dr. İsmet Yıldırım, Doç. Dr. Burçak İşçi, Dr. Öğretim Üyesi Aysel Yeşilyurt Er, Ege İhracatçı Birlikleri Mühendisi, ( Ziraat Yüksek Mühendisi) Oğuz Aşçıoğul’u ve telekonferans ile Prof. Dr. Ahmet Altındişli konuşmacı olarak katıldı ve her biri alanlarında çok önemli bilgiler verip, soruları yanıtladılar. Aldığım notları paylaşmadan önemli bir iki detayla devam etmek istiyorum.

Ülkemde her zaman değişmeyen kural verilen saat dilimi ne olursa olsun o saatte başlamamaktır. Çünkü zamanla yarışmayı sevmeyiz, asla dakik insanlar değilizdir ve askerlik haricinde de disipline edilmemişizdir. Gecikmeli başlayan seminerin yapıldığı Çal İlçe Belediye Kültür Sarayı’ndaki salon ne yazık ki dolmadı. Çünkü “tereciye tere satılmaz” mantığıyla yaşıyoruz. Hal böyle olunca da salonlar boş, meydanlar bindiriliş kıtalara kalıyor.

İki seneyi geçen süredir dernek, kooperatif… kurmak için can atan biri olarak dün gördüğüm manzara karşısında çok ütopik sularda yüzüyormuşum dedim.  Oysa  insan şöyle düşünüyor,merkezdeki 3 mahallesi dahil 34 mahallesi olan Çal’ın her bir mahallesinden çiftçi temsilcisi niyetine 3 çiftçi gelmiş olsaydı en az yüz katılımcı olması gerekirdi ki yerel şarap markalarının temsilcileri, ilçe tarım müdürlüğü personeli, il tarım personeli… ziraat odası personeli ile bu sayı fazla fazla doldurmaya yeterdi.  Bir saat içinde neredeyse yarı yarıya sona doğru ise tamamen boşalan salonda kalan 3-5 kişi ise yerel şarap markalarının temsilcilerinden ibaretti. Salonlar bizim çiftçimize göre değil, sıkılıyor! Yaş ortalaması 55-65 üstü olan, geleneksel tarım kültürü almış en fazla ilköğretim mezunu, küçük aile işletmelerinde 25-100 dekar aralığında arazi varlığı bulunan… çiftçimiz için slaytlar, yansılar… teknolojik okuryazarlık uzak bir ülke gibi. Bir de şu var ki Ziraat Odası dediğimiz meslek kuruluşuna karşı çiftçinin tepkiselliği, açılan onca ziraat, veterinerlik… fakültelerine karşın çiftçi ile doğrudan kurulamayan temas da etken.

Çiftçinin beklentisi ne idi peki?

Üzümün şu kadar edecek, peşin alacaksın… şu şu ilaçları al at. Şunları yaparsan verimin şu kadar artar bak bu kanıtı olan alan gel bakalım gözünle gör… sayılabilir mi? Evet! Kırsalın insanı iki şeyi çok seviyor

  1. Para
  2. Değer verildiğini görme/Önemli olduğunu gösterme

Bunu ulusal büyüklükteki şarap firmalarının kg başına 10 kuruş fazla verme vaadi karşısında kantar kapatmayı delen çiftçi ile ispatlayabiliriz. Değer görme/Önemli olduğunu gösterme konusu ise ciddi bir araştırma konusu. Zira elinde telefonuyla tekrar tekrar konuşma haline geçen, sessize almayı seçmeyen ve seminerin ortasında dışarıya çıkmadan karşısındaki kişiye bağır çağır laf yetiştiren biri için ne söylenebilir?

Çözüm?

Vazgeçmemek!

Seminerden aldığım notlardan önemli bulduklarımı da eklemek isterim. Telekonferansla seminere katılan Prof. Dr. Ahmet Altındişli yıllık olağan OİV ( Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü) toplantısında yer aldığını ve toplantıda kimyevi gübrede %25 azaltma ve pestisitte %50 azaltma kararında mutabık olunduğunu bu bağlamda; çevreye uyumlu üretim, daha az girdi, biyoçeşitliliğin koruması, toprak işlemenin azaltılması… gerekliliğinin vurgulandığını paylaştı. Benzer şekilde son konuşmacı olan Ege İhracatçılar Birliği adına katılan Ziraat Yüksek Mühendisi Oğuz Aşçıoğul en büyük problemin pestisit kalıntısı olduğu bu sebeple kuru üzümde belirlenen sınırın üstünde veya analiz sonucu 25 aktif madde tespit edilen tüccarların üzümlerinin geri döndürüleceğini belirtti. Öyle ki depolarda her tüccar için ayrı bölümler oluşturulmuş. Önerisi sezon boyunca listelerde yer alan 60 etken maddenin kullanım dışı bırakılması…5 ilaçlama dışına çıkılmaması. Sevindirici tarafı ise geçtiğimiz sezonda Çal’ın içinde bulunduğu alanda analizlerin temiz çıktığıydı.

Bilindiği üzere zirai ilaç takibi bayi ya da depo ile sınırlı. Sonrası reçete sistemi ile sözde takip edilse de bu pek ütopik tıpkı benim dernek, koop. hevesim gibi…Kayıt altına alınış üretimin yapılabilmesi için kuru üzüm veya şaraplık çeşitlerde sözleşmeli üretim şart.

Özetle sorun hepimizin sorunu, hepimizin bu sorunun üstesinden gelmek için vermesi gereken çaba birebirde çok fazla ve yorucu. Alıcı üzüm rekoltesini bilmemekten şikayetçi, alacak üzüm bulamamaktan… Üretici alıcı bulamamaktan, üretememekten şikayetçi… Kısacası herkes birbirine top atarken ortada kaybolan yıllar, emek, …ve de kaynaklara oluyor olan.

>

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL